Cartier Kraliyet Koleksiyonu, 27’inci Biennale des Antiquaires’de Sunuluyor.
Cartier’nin 11-21 Eylül tarihleri arasında Paris’te gerçekleşecek olan 27’inci Biennale des Antiquaires’de sunacağı Cartier Kraliyet Koleksiyonu, taş ve mücevher işçiliğinin görkemli bir kutlamasını temsil eden yaklaşık 100’e yakın göz kamaştırıcı mücevherden oluşuyor. Koleksiyon, her taşın asil ruhunu sergileyen minyatür birer tiyatro sahnesini andırıyor.
Dünya üzerindeki güzelliklerin daimi gözlemcisi olarak her zaman ender ve eşsiz taşlar peşinde olan Cartier’nin, 27’inci Biennale des Antiquaires için hazırladığı ‘Cartier Kraliyet Koleksiyonu’, taşların niteliği, tasarımların ilham kaynağı ve sonucun mükemmelliği ile eski kraliyet dönemlerinin mücevherlere uyarlanışını simgeliyor. Özen, merak ve tutkunun bütünleşmesini temsil eden koleksiyon, tasarımlar ve eşsiz parçalarla parıldayan eklektik bir koleksiyon. Yüzden fazla parçadan oluşan koleksiyonda yer alan bu çarpıcı tasarımlar, Cartier’nin uzmanlığını ve istisnai “gözünü” sergiliyor. Koleksiyon içinde yer alan ender, çok aranan değerli ve saf taşlar, çarpıcı güzellikleri ya da sıra dışı kimlikleri nedeniyle seçildi. Cartier bu taşlara, tasarımların ihtişamından yansıyan merak uyandırıcı bir kimlik veriyor; bugünle uyumlu ve geleceğin hazinesi.
Cartier’nin 27’inci Biennale des Antiquaires’de sunacağı koleksiyonun ilk perdesini taşlar oluşturuyor. Değerli taşlar, parıltı ve duygulara aktarılmadan ve tasarımın parçası olmadan önce tüm tılsımları ve gizemleriyle bienal koleksiyonuna ilham verdi. Bu görkemli koleksiyon, değerli ve yarı-değerli taşlar, ışık gölgeleri ve sonsuz ateş gösterileri sergileyen renklerden oluşan zengin bir keşif tadında. Cartier tarafından seçilen taşlar, Maison de Cartier’nin yıllardır taşlara olan tutkusuna ve bu koleksiyondaki tasarımlara dönüştürmekte kullanılan yeteneğe tanıklık ediyor. Zanaatkarlığın ve ‘Cartier Gözü’ne sahip uzman elçilerinin yetkinliğinin bir ifadesi olan her değerli taş, gün ışığına çıkan niteliklerinin tüm gücüyle parıldıyor. Dünyanın çeşitli bölgelerinde keşfedilen ve karakterleri, ender olmaları, mükemmellikleri, renkleri ve kökleri nedeniyle seçilen bu muhteşem, asil, zarif ve eşsiz taşlar, Cartier’nin mücevher anlayışıyla mükemmelleşiyor.
Navanagar Mihracesi’nin yakutları, Barbara Hutton’ın zümrütleri ve Burton-Taylor elması gibi Cartier ile yolları kesişmiş o ünlü taşların tarihsel ayak izlerini takip eden bu koleksiyonda, Cartier mücevher geleneğinin ihtişamı korunuyor. 27’inci Biennale des Antiquaires’de yer alacak olan Kraliyet İncisi de bu ihtişamın bir parçası. Doğal tasarım harikası olan inci, adeta dalgaların altından parlayan bir sualtı mucizesi gibi saf güzelliğiyle her zaman büyüleyici bir taş oldu. Çok eski zamanlardan beri inci, en arzulanır taşlar arasına onu yerleştiren öykülere ilham verdi. İncinin daima kişinin maddi ve ruhani varlığının korunmasıyla mistik bir bağlantısı oldu. Tarih öncesi çağlardan itibaren inci, zenginlik, inanç ve sadakat getirmesi amacıyla muska ve kolye olarak kullanıldı. 1901 yılında, M.Ö. 5’inci yüzyıla ait bir Akamenid mezarında keşfedilen ve bilinen en eski inci kolye, bugün Louvre Müzesi’nde sergileniyor. Tek bir akşam yemeği için 10 milyon sestertii’den daha fazla harcayabileceği üzerine Marcus Antonius ile iddiaya giren Kraliçe Kleopatra, siyah incilerinden birini sirkede eritip çözeltiyi içmişti. İnci, I. Elizabeth’in, Marie de Medici’nin, I. Charles’ın, III. Henry’nin ve başka pek çoklarının iktidarını ve gücünü temsil etti. 20’inci yüzyılın başlarında, Londra ve Paris’in en büyük müzayedelerinde görünür bir şekilde yer aldılar ve bu müzayedelerde, Marie Antoinette’in, II. Katerina’nın, Sultan II. Aldülhamid’in kolyeleri satışa sunuldu, tarihe doymuş bu kolyeler kimi zaman Rembrandt’ın eserlerinden daha yüksek fiyata alıcı buldu.
Cartier’nin 27’inci Biennale des Antiquaires’de sunduğu Kraliyet İncisi, istisna inciler kategorisine ait. Büyük olasılıkla Basra Körfezi’nden çıkarılmış olan Kraliyet İncisi, 8.3 gram ağırlığı, 21.82 mm x 17.6 mm x 16.4 mm etkileyici ölçüsü, mükemmel simetrik damla şekli ve gümüşi parıltısıyla şimdiye kadar bilinen en güzel inci konumunda. 1970’lerin başında Elizabeth Taylor için Cartier tarafından bir kolye üzerine mıhlanan ünlü Peregrina ile kolaylıkla karşılaştırılabilecek olan bu inci, bir kraliçe tarafından taşınmamış olmasına rağmen yalnızca nitelikleriyle bile tarihi bir inci olarak tanımlanabilir. Bu nadir inci, uzmanların özellikle aradığı bütün nitelikleri bir araya getiriyor; resmi sertifika onayı, tanınmış bir köken ve inkar edilemez bir güzellik. Bunlara ek olarak, incinin parlaklığı, sanki zamanın akışından hiç etkilenmemişçesine bozulmadan kendini muhafaza etmiş.